Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü! Onların günü; ama her gün için için üzülüyorum Suriyeli mülteci çocuklara, Afrika’daki açlıktan karnı şişmiş bebeklere, doğurulup terkedilen, dilendirilen, dayağa, tacize maruz kalan çocuklara… Hepsi o kadar göz önünde yaşanıyor ki… Yazsam… Yazsam…

Düşüne düşüne, bu sonsuz döngüden çıkmaya çalışıyorum… Ve kendi içimde bir sonuca ulaştım. Bunlara üzülürken, onu bunu eleştirirken, buna neden olanlara kızarken… Birden dedim ki kendime sen kendi çocuğuna ne kadar hakkıyla davranıyorsun ki?!? Ya siz? Çocuğunuza gerçekten olması gerektiği gibi davranıyor musunuz?

Bir düşünün… Dürüst olun.

Çocuğunuza bağırıyor musunuz? Günün yorgunluğunu, ona, buna kızgınlığınızı, sinirinizi, stresinizi çocuktan çıkarıyor musunuz? Doğruyu söyleyin, dürüst olun. Tahammülsüzlüğünüz, bağırmanız bugün başınıza gelenlerden mi; gerçekten çocuğunuz yaramaz mı? Peki, neden yaramaz?

Bağırıyor musunuz? Dinlediniz mi ne istediğini? Biraz sizden ilgi mi bekliyor? Biraz oyun mu istiyor? Görmezden gelindiği için dikkat çekmeye mi çalışıyor?

Bağırıyor musunuz? Çocuk o… Zayıf olan o… Komşu, arkadaş, iş arkadaşı, amir vs. hepsiyle iyi geçinmelisiniz; çünkü çıkarlarınız var. Ama çocuk sizin… Çocuk sizin malınız… “İster bağırırım, ister bağırmam… Benim o!!!

Hiç bana bakmayın. “Sen sanki hiç bağırmıyorsun?” diye sormayın. Eğer “Uykusuz Anne Hakkında” yazımı okuduysanız zaten biliyorsunuz, benim yazma nedenim bu. Benim öyle bir iddiam yok, ben mükemmel değil, Uykusuz Anne’yim, bu benim vicdan defterim, ben her şeyi layıkıyla yapamıyorum, ama düşünüyorum, karşılaştırma yapıyorum, vicdanımın sesini dinliyorum, sonra da sizin kulağınıza da fısıldıyorum; ama çocuğun hakkını ondan o kadar esirgiyoruz ki siz fısıltımı çığlık sanıyorsunuz kulağınızda. Çünkü vicdanınız tık tık… İşlemeye başlıyor…

Çocuğunuzu dinliyor musunuz? Telefonda parmağınız fıtı fıtı dolaşırken değil, televizyona bakarken yandan yandan değil, çocuğunuzun gözünün içine bakarak, ses tonundaki değişiklikleri, dudağının büzüşmesini, kaşının kalkmasını, gözünün faltaşı gibi açılmasını görerek çocuğunuzu dinliyor musunuz? “Nasıl yetişeceğim her şeye? Hem benim de deşarj olmam gerek bir şekilde, kendime zaman ayırmam gerek.” O zaman işlerinizi ona göre planlasaydınız, o zaman doğurmasaydınız!!!

Çocuğunuzla konuşuyor musunuz? Çocuğunuza fikrini soruyor musunuz? Bu çocuklar da insan… Onların da duyguları, modları, düşünceleri, algıları, fikirleri var… “Aaa, sizinki ne güzel cümle kuruyor; bizimki hâlâ konuşmuyor.”, “Bak, arkadaşın ne güzel soruyor, sen daha ne istediğini bile anlatamıyorsun.” Sizin bunda hiç payınız yok, değil mi? Siz hiç onu dinlediniz mi, siz çocuğunuzla konuşuyor musunuz, anlamadıklarını öğretiyor, yanlış kelimelerini düzeltiyor musunuz?  İletişim de doğru yönlendirme de çocuk hakkıdır.

Çocuğunuzu TV önünde bırakıyor musunuz? Eline telefonu, tableti tutuşturup saatlerce oyalıyor musunuz? “Benimki akşama kadar TV başında, n’apıyım, evin işin kim yapacak?” Çocuğun zamanını verimli planlamak, onun gelişmesini sağlamak da bir çocuk hakkıdır.

newborn photo ideas:

Çocuğunuzu yaftalıyor musunuz? “Bu konuşmaz.”, “Benimki yemek seçer.”, “Benim çocuk tembeldir, yapamaz.” “Hiperaktif, yerinde duramaz.” “O daha renkleri bilmez, ben malımı bilirim.” Doğrusunu öğrenmek, düzeltmek için zaman tanınması da bir çocuk hakkıdır.

Çocuğunuza öğrenmesi için fırsat tanıyor musunuz? “Bak, o nasıl uslu uslu oturuyor!”, “O arkadaşın annesini üzüyor mu hiç?”, “ Bak, o ne güzel çiziyor.” “Gördün mü arkadaşın kendi kendine yiyor yemeğini.” Ev düzenli kalsın diye çocuğu engellemek, deneyip yanılması için fırsat vermemek, her şeyi çocuk yerine yapmak, hızlı olsun diye, üstü başı batmasın diye oynamasına, kendi kendi yemesine izin vermemek de çocuk hakkı ihlalidir.

Adaleti ve adaletli davranmayı öğrenmesine olanak sağlıyor musunuz? Arkadaşıyla çocuğunuz arasında sürtüşme olduğunda çocuğunuzu mu kayırıyorsunuz ne olduğuna bakmadan? Artık, biliyor ki güçlü yener ve artık biliyor ki siz olmazsanız güçsüz, ondan dolayı birey olamaz artık, onun birey olma hakkını da böylece elinden aldınız; çünkü güçsüz kalmamak için sizi hiç yanından ayırmayacak artık.

Çocuğunuzu zorla öpüyor musunuz ya da akraba/eş/dost/babaanne/dede vs. tanıdıkların zorla öpmelerine izin mi veriyorsunuz? Çocuğunuzun kendi bedeniyle ilgili karar verme hakkını elinden alıyorsunuz. “Dur!” deme şansını, “Hayır” deme hakkını elinden alıyorsunuz.

Çocuğunuza bilgi veriyor musunuz? Çevrede olan biteni, gördüklerini, TV’de izlediklerini, neyin neden kaynaklandığını çocuğunuzu adam yerine koyup sabırla, onun anlayacağı şekilde anlatıyor musunuz? Bugün pişecek yemekten, akşam çağırılacak misafire, yarın gidilecek yerden, gün boyu yapılacak yolculuğa, değiştirilecek evden/şehirden, karındaki doğmamış kardeşe kadar çocuğun da olanı biteni öğrenmek hakkı var. Size bilgi verilmeyince bozulmuyor musunuz?

Çocuğunuzla düzgün vakit geçiriyor musunuz? Onunla oynuyor musunuz? Dizi oyuncularının hayatı, evlenmesi, boşanması kadar çocuğunuzun gelişimiyle ilgileniyor musunuz? Karşılaştırın bugün takip ettiğiniz magazin haberleriyle çocuğunuzun gelişimi ile ilgili öğrendiğiniz bilgi miktarını.

Çocuğunuzun duygularını dikkate alıyor musunuz? Korktuğu halde, istemediği halde zorla ya da görmezden gelerek istemediği şeyleri yaptırıyor musunuz?Çocuk o, bilmez zaten. Ben annesiyim, en iyisini bilirim.”

Çocuğunuzun ruh halini takip ediyor musunuz? Tavırlarındaki değişikliklerin çocuğun her döneminde bir ipucu, bir haberci olduğunun farkında mısınız? Çocuğunuzun desteklenme, gözetilme hakkını elinden mi alıyorsunuz?

Çocuğunuza taze, doğal, ev yapımı yemek sağlıyor musunuz? Evet, bu da bir hak. Taze yemek, besleyici yemek, ev yapımı yemek de bir hak. “Ama bu dondurulmuşlar çok pratik oluyor!”, “Dışarıdan bir şey buluruz yedirecek.”, “Bisküvi aldım, hazır kek var yanımda, oyalanır.” Çocuğun midesini çöple doldurmak da hak ihlalidir. O midelerin düzgün besinlere, o vücutların büyümeye ihtiyacı var.

Çocuğunuzun uykusunu önemsemiyor musunuz? Uyku da haktır, yatağında düzgün bir uyku çekmek de haktır, sessiz, karanlık bir ortamda sağlıklı bir uyku da haktır. “Ayy, misafirliğe gideceğiz; artık akşam geç uyur biraz.”, “ Ama bugün benim en sevdiğim yarışmam var, babası da maç izleyecek, ben artık çocuk odasındaki TV’de(!) sessizce izlerim programı, çocuk da uyuyuverir. Hem o benim çocuğum, bilirim ben onu, alışkın o.”

Bunu yazmaya elim varmıyor; ama çocuğunuza vuruyor musunuz? O güçsüz, o bilmez, o hak etti, o çok yaramaz, o sizin çocuğunuz zaten. Sabır bırakmadı, sizi dinlemiyor, inat ediyor, bir tokadı, bir cimciği, bir şaplağı hak etti zaten. “O benim çocuğum, anlamıyor laftan, sevmediğimden değil…”

Hey çocuk, sen benim malımsın!!! Çünkü seni ben doğurdum, çünkü sana ben bakıyorum, çünkü ben senin annenim- babanım!!!

Son söz; siz çocuğunuza iyi davranmazsanız kimse iyi davranmaz! Siz çocuğunuzun haklarını çiğnerseniz kimse ona hak tanımaz!

 

Sevgiler,

Uykusuz Anne

Not: Bu yazıyı beğendiyseniz, “Çocuk istismarı nedir?” adlı yazı da ilginizi çekebilir.

foto: blog.hannamac.com
One thought on “Hey Çocuk! Sen benim malımsın!”
  1. Harika bir yazı olmuş; eline, gönlüne sağlık.
    Vakit ayıramayacağınız bir çocuğu dünyaya getirmek, topluma yararlı bir insan kazandırmak yerine, sevgisiz, dışlanmış ve varlığını başkalarının mutsuzlukları üzerinden ispatlamaya çalışan saygısız bir birey yetiştirmektir. Çok güzel belirtmişsin: “o zaman doğurmasaydınız!!!”

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *